27 Eylül 2011 Salı

septemberated

arada bir öyle zamanlar geliyor ki, içinde bulunduğumuz yılı kontrol ediyorum. çok da umrumda değil aslında, ama biri sorarsa rezil olmaya hiç niyetim yok. gerçi böyle durumlarda kullanabileceğim çok etkili silahlarım var. mesela, soracak olan kişiye "YUH, HANGİ YILDA YAŞADIĞIMIZI GERÇEKTEN DE BİLMİYO MUSUN?? AHAHAHAHA" diye çıkışmak. zeytinyağı gibi üste çıkmak kısacası. diğer seçeneklerim arasında en sevdiğim, soruyu saçma bir matematik problemine çevirip soruyu soranı korkutarak kaçırmak. "bak şimdi, bu yıl öyle bir yıl ki, basamak değerleri toplamı, benim yaşımın basamak değerleri toplamına eşit. ben 1988'in sonunda doğduğuma göre, kaç yaşındayım? NEREYE KAÇIYOSUN?! O MATEMATİK SORULARI YALAN MIYDI YANİ :(" bu arada merak ediyorsanız, cevap 2010 ya da 2011 olabilir. zaten kaç yaşında olduğumu da son bir-iki yıldır hep karıştırmışımdır. sakin kafayla düşündüğümde 22 yaşında olduğumu çıkarabildiğim halde, spontane sorulan "kaç yaşındasın?" sorularını "21!" diye yanıtlamayı bir refleks haline getirmiş olmak gibi bir sorunum var. kendi zihnimde hiç büyümüyorum. sorun değil.

sorun ne, biliyor musunuz? O KOCA GÜNEŞİN YAĞMUR BULUTLARINDAN BÜYÜK OLMASI. yani, dostlarım, demek istediğim; hava bir türlü soğumuyor. zaten hangi çağda yaşadığını bile karıştırmaya meyilli olan beni de sarsan tam olarak bu. her sabah uyandığımda aklımdan geçenleri basit bi algoritmayla açıklamaya çalışacak olursam:

geçtiğimiz ilkbaharımsı mevsimin sonunda yapılması pek bir hoşça karşılanan "sonbahar-kış-bu ne lan-yaz" şakalarının yapılmasına vesile olan o karaktersiz havaları bile arar hale geleceğimizi kim tahmin edebilirdi? tabi ki meteorolojiden başkası değil, ama onlara da kafam girsin! BU NE SICAKLAR LAN?!! işte bu tabloya eklemeyi unuttuğum bir sonraki basamak. ilgili yiğit özgür karikatürünü hatırlamak ve gülmekle sinirlenmek arasındaki o boşlukta sıkışıp sinirinden gülüyormuşçasına bir hal almak.

geçenlerde yağmur yağdı, bilmem fark ettiniz mi. zzz... bense dışarı çıkıp koşturdum. beni köyümün yağmurlarında yıkasınlar moduna girdim afedersiniz. ZZZ... o kadar özlemişim ki yağmuru. ve uykuyu... böyle saçma sapan bi yazıyı sonuna kadar okuma başarısını gösterdiyseniz, uyumam gerektiğinin farkına da varmışsınızdırzzz

22 Eylül 2011 Perşembe

reddit'te gördüğüm bi yorum, hepsi bu

I always love when women suggest something awesome for a husband or boyfriend there's always "make him a candlelight dinner"
This would be like telling a guy who wants to do something nice for his wife "when she least expects it, bend her over the kitchen table and fuck her brains out."

tercümesini de şöyle yaptım:

kadınların erkek arkadaşlar ya da kocaları için harika bir şey yapma önerilerinin her defasında "mum ışığında romantik bir yemek"i içermesi, daima hoşuma gitmiştir.
bu, karısı için hoş bir şeyler yapmak isteyen bir erkeğe "hiç beklemediği bir anda, onu mutfak masasına daya ve bağırta bağırta sik" demeye benziyor.

19 Eylül 2011 Pazartesi

elephant porn

uzun süre aradan sonra alkolden tiksindiğim bir güne uyanmış olmanın verdiği gariplikle güne başlayan ben, bunun nedenlerini sorgularken aslında tam olarak kaç tane içtiğimi bilmediğimi ve de havaların, artık bize "gecenin yarısını sokakta içerek muhabbet ederek geçirmek için fazla soğudum ben artık ulan" demekte olduğunu farkettim.

otobüse yetişmek için d.t. lokalinden kimseyle vedalaşamadan çıkarken yolda kafamı su terazisi olarak kullanabildiğimi farkettim, bi an için kafamı su terazisi olarak kullanabilmeme sevinmiştim: "aaa ne güzel lan, sağ sol yapınca bak bak" diyordum kendi kendime durumdan eğlence çıkarmayı amaçlarken; su terazisi olan kafamı fazlaca sağ sol yaptırınca su terazisi hissiyatı kaybolmuş, " 'gemide' filmindeki ana karakterlerden birinin "fillerle ilgili repliği" ancak şöyle bir kafa için söylenir" diye sayıklar olmuştum.

neyse, otobüse yetişmeliydim ama lokalden çıktığım andan itibaren o kadar hızlı hareket etmiştim ki otobüsün kalkmasına daha on dakikası, benimse durağa varmama, "üzerinde hayat adı verilen bir şey sürdürmekte olduğumuz zavallı ve godoş dünyamız"ın zaman birimlerine göre 3-4 dakika civarı bir süre vardı. yiyecek bir şeyler alayım bari diye düşünüp pastaneden ve marketten hızlı hızlı bir şeyler alıp durağa doğru yol almıştım.

durağın arka kısmından benim otobüsümün kalkacağı kısma doğru yol alırken karşıdan bana doğru gelmekte olan otobüsün benim binmeyi amaçladığım mk. 146m'si olduğunu fark ettim. işaret ettim, #m*n oğlu esteban'ın öz eniştesi olması çok muhtemel iett şöförü yavaşlar gibi yapıp basıp gitti. neyse, giderken kapıya bi tane patlatmıştım bu sinirimi yatıştırmaya yetmese de... kafamdaki fil sayısı gittikçe artıyor her türlü kombinasyonu denedikleri bir orgy içerisinde filler zevki sefa içerisindeyken; ben, kafamı tutmam gereken doğru açıyı aramakla meşguldüm.

he bu aradaki süreçte bir de hareket amirliği münasebetim oldu: otobüsün erken kalkmasını bildirmeye gittiğim hareket amirliğindeki sorumlu yaklaşık iki dakika beni beklettikten sonra beni dinlemeye başlayıp da pişkin pişkin "benim saatim on geçiyor ama bak" diye göstermesiyle kafamdaki fil sayısını iki ile çarpmıştı bile, sinirimden ötürü "iyi de bu otobüs 4 dakika erken kalkmış demektir" demeye tenezzül edecek durumda hiç değildim. içimden küfrettiğimi sanıp da dışımdan küfrettiğim anlardan biri de yine gerçekleşmişti tabii ki hâliyle. hareket amirliğindekilerin şok olmuş bakışları eşliğinde, metrobüs durağına doğru ivmelenmiştim, işe zaten geç kalacaktım; acele edersem o kadar da geç kalmazdım. hem zaten geç kalmak kavramının pek de olmadığı bir işyerim vardı, o kadar da takılmamak lazımdı.

metrobüs beklerken yer bulma ümidimin varlığından pek de söz edilemezdi, ki bulamadım da zaten. yolu ayakta nasıl idare edeceğim diye bakarken, eskilerden bir şarkı çıkageldi: elephant talk.

king crimson üyeleri beni nasıl affedecek bilmiyorum ama, yılların "elephant talk" adlı güzide eseri, kafam içerisinde şarkıdaki bütün 'talk'ların yerine 'porn' yerleştirmem sonucu gayet komik bi hâl almıştı, şarkıyı repeat'e alıp bütün yol boyunca şarkıya içimden eşlik edip suratımda gülümsemeyle işyerine varana kadar kafamı bu şekilde taşımaya çalışıyordum,fakat bu sırada kafamdaki fillerin o gün akşama kadar rahat durmayacağını bilemezdim...



o kadar bahsettik şarkıya:

ve de -değiştirilmiş- sözlere de yer verelim:

elephant porn

porn, it's only porn
arguments, agreements, advice, answers,
articulate announcements
it's only porn

porn, it's only porn
babble, burble, banter, bicker bicker bicker
brouhaha, boulderdash, ballyhoo
it's only porn
back porn

porn porn porn, it's only porn
comments, cliches, commentary, controversy
chatter, chit-chat, chit-chat, chit-chat,
conversation, contradiction, criticism
it's only porn
cheap porn

porn, porn, it's only porn
debates, discussions
these are words with a d this time
dialogue, dualogue, diatribe,
dissention, declamation
double porn, double porn

porn, porn, it's all porn
too much porn
small porn
porn that trash
expressions, editorials, expugnations, exclamations, enfadulations
it's all porn
elephant porn, elephant porn, elephant porn


saat heykelleri


fikir güzel; uygulama biraz sebastien squillaci olmuş gibi gibi sanki. bir de bir de köstekli saat fetişim depreşti izleyince resmen yine: -dedemden kalma köstekli saati annem kullanmama izin vermeyeceğinden- bir yerlerden köstekli saat buldurup, alıp; "beyaz tavşan"* gibi ikide bir saati cebimden çıkarıp kontrol ederekten gezesim var.

4 Eylül 2011 Pazar

Kişisel Isınma


Yazmam gerek. Kisa cumlelerle. Uc bes kelimeyi gecmemeli. Uzun cumleler unutulur. Afili cumleler de oyle. Unutmamam lazim. Hersey aklimda. Kesik kesik devam etmeli. Kelimelere bogmamaliyim. Anlasiliyorsa yeterli. Gerisi unutturur. Unutmamam lazim…

Zamanim olsaydi kalabaliga karismak isterdim. Onceden boyle degildi. Serbest birak kendini. Fazla dusunmenin anlami nedir? En ince ayrintisina kadar. Herseyde ise yarar mi? Ayni etkiyi birakir mi? Dusunmemeye calis. Ama unutmamalisin.

Gittigimde hersey degisecek. Anlamayacaklar. Dondugumde de oyle. Eskisi gibi degil. Geri almaliyim. Cok degil, birkac hafta. Daha fazla konus. Daha fazla dinle. Bunu yapmalisin. Yoksa dusunmemeyi beceremezsin. Karincalar ve kelebekler. Her yerini sarmis olmali.

Kalabaliga karisma vaktin geldi. Yenildigini dusunme. Surekli degisiyorsun.  

3 Eylül 2011 Cumartesi

neden ekşi sözlük okumuyorum?



harika.

bu, ekşi sözlüğü keşfettiğimde verdiğim tepki değildi, ama siz öyle sayabilirsiniz. çünkü kendisini keşfettiğimde şimdilerde eşek statüsüne erişmiş çokça başkaları gibi ben de bir ergendim. hayatı en iyi kendisinin bildiğini sanan bir ergen. yaşıtlarından üstünmüş gibi hisseden bir ergen. bulabildiği her fırsatı bir asabiyet ve asilik gösterisine çevirmeye programlanmış bir velet. herhangi bir 13-15 yaşlarındaki, salak çocuk. olabildiğine sıradan. belki de değil. buna kendisinin karar vermesi çok güç.

öyle sayabilirsiniz; çünkü ergenlerin kendilerini ifade ediş biçimleri -genellikle- çok sağlıklı ya da isabetli olmaz. dolayısıyla vermem gereken tepki "harika"yken; ağzımdan çıkan sözcük, güney afrika'nın başkentinin bir varyasyonu olabilir (bu arada, evet, izmir'de malum isimde bir hamburgerci var).

sanırım 8-9 yıl geçmiş üzerinden (buraya bakılırsa 9) ve o süreden beri karakterimle ilgili (neyse ki) çok şey değişti. bunun bir kısmını da işte bu siteye borçluyum. sol frame'de gezinmek, bkz.ları kovalamak, rastgele bilgiler edinmek, hayatla ilgili çıkarımlar yapmak (sonraları birçoğunun doğru olduğunu gördüm), iyi-kötü bir mizah anlayışı edinmek (anti-fatih solmaz, pro-cenk & erdem*) ve hatta yazarların karakter tahlillerini yapmaya çalışmak. yalnızca sitenin isminden sour times & portishead'i keşfedişim bile bir milattır, mihenk taşıdır, felsefe taşıdır, taş'tır be; taşşşş

öhöm. sitenin tarihçesini burada uzun uzun anlatma niyetinde değilim. hele nesillerarası savaşları, yazar alım süreçlerinin verdiği sıkıntıları, yönetim-yazar zıtlaşmalarını... hiç değil. bir şeyler oldu. bir dönüşüm yaşandı ve bugünkü duruma gelindi. şikayetim statüko üzerine zaten.

açıklamalarımı maddeler halinde yapmayı seviyorum; öyleyse başlayayım.

NEDEN?

1. derdini küfretmeden anlatamayan (hoş, küfrederek de anlatamayan) futbol fanatiklerinin; mahalle kahvesi için bile uygunsuz kaçan üsluplarıyla entry kusmaları yüzünden:

BAZI OROSPU ÇOCUKLARININ GÖTÜNE GİREN TRANSFER. BUKALEMUNSPORLULARI HER FIRSATTA SİKEN ADAM GİBİ ADAM. BELLİ Kİ ZAMANINDA BİRİLERİNİN ANASINA SOKUP SOKUP ÇIKARAN EFSANE.

2. bkz manyaklığı yüzünden:

ilk entry bir şeyler anlatmaya çalışır. sonraki 43 entry sağa sola verilen bkz.larla doludur, öyle ki insan bunları takip etmeye kalksa boynu tutulur, kireçlenir, ağrır, başına gelmedik kalmaz. 45. entry'de birisi bir şeyler karalar, o da iki satır. hepsi bu.

3. inci sözlük özentiliği yüzünden:

inci sözlük bambaşka bir yazı konusu olsa da, o konsepti ekşi sözlüğe taşıma çabalarının kaliteyi düşürdüğü su götürmez bir gerçek.

4. "içerik başlıkla uyumlu değil"in puf olması yüzünden:

atılma nedenini bir türlü anlamadığım ve kimseciklerin de sorgulamamasına şaşırdığım bu adım, sözlüğü iki açıdan kötüleştirdi. ama önce ne olduğunu anlatmaya çalışayım dilim döndüğünce:

önceleri, "tanım" yapan bir entry'nin gerçekten de başlığı oluşturan kavramı tanımlaması gerekiyordu. bu kuralın yürürlükten kaldırılması sonucundaysa bu kavramın üç aşağı beş yukarısındaki herhangi bir şeyi tanımlamak yeterli oldu.

başlığımız "şirin baba'yı cırcır eden şirin çilekleri" olsun mesela. şunlar da entrylerimiz:
  1. diğer şirinlerin temkinli davranıp çok yememesi gereken çilekler.
  2. şirin baba'nın ikide bir "haydi şirinlerim, biraz daha kaka şirinleyelim" demesiyle ayyuka çıkan olay.
  3. kahveye abanması gereken baba. olsun, ne olursa olsun o bizim babamızdır, gerekirse gargamel'in şatosunun penceresinden içeri sıçması sağlanmalıdır.
  4.  "imam osurur, cemaat sıçar" sözünden hareketle tüm şirinler köyünü bok götürmesiyle sonuçlanacak talihsiz durum.
bu kural kalkmadan önce, yalnızca ilk entry sözlük diliyle legal olurdu. bu kural kalktığından beriyse sözkonusu başlık altında şirin çileklerinden hareketle hububat fiyatlarını tanımlasanız dahi kimse kalkıp da size "nörüyon yigenim" demez, diyemez. tam anlamıyla deli cevat'ın entry girebilmesi için tasarlanmış.

bu hamle sonucunda, ilk olarak; bir başlığın altına dizilmiş entrylerin birbiriyle uyumu tamamıyla bozuldu. sıralı entrylere tam bir kaos havası hakim. bir konu hakkında bilgi edineyim, deyip de başlığını okumak artık eski keyfini vermiyor.

ikincisi; bu kuralın ortadan kalkması yazarları pek bir özensizleştirdi. "osur osur ipe diz" düsturlu entryler daha rahatça girilmeye başladı, çünkü denetleyici mekanizmanın yetkinliği kısıtlandı. bu kuralın ihlal edildiği entryler çoğunlukla, yazılmadan önce başlığın bile zihinde bir kez hazmedilmediği, bodoslama girilenler oluyordu çünkü. düzen kaybetti, itinasız yazarlar kazandı.

* şimdilerde sözlüğün favori mizahçıları değişti tabi; önceden böyleydi tey tey tey

1 Eylül 2011 Perşembe

"yemek sepeti'nden bir kıza vuruldum"


çagi'nin imkansız aşkı "8bit merve hanım"a
ve de
tüm "O.Ç. dürümcüsü çalışanları"na