2 Ekim 2011 Pazar

alice satrancı



eğer bu kült siteye bir gün yolunuz düştüyse, satranç denen oyunun yalnızca shatranj ve chess adında iki hâlinin bulunmadığını (garip, biliyorum), aksine yıllar boyunca sayısız yaratıcı bünyenin elinden çıkmış birçok varyantının bulunduğunu bilirsiniz. sözkonusu site epey bir eski (ilk defa beş yıl kadar önce girmiştim ve o zaman bile antika gibi gelmişti), listelediği varyantların java appletleriyse tarihi eser statüsünde ve yapay zekaları yerlerde sürünüyor; ancak fikir sahibi olmak için oldukça yeterliler.

en popüler satranç varyantlarından bir tanesiyse, v.r. parton'ın 1953 yılında icat ettiği alice chess. peki alice chess'in olayı ne? neden alice chess? kim bu alice? git kendisine sor kardeşim beni kızdırma şimdi

...

özür diliyorum. sinirimi bozdunuz. bu yazının başından beri küfrediyorsunuz. ben de insanım. peki, ben sorularınızı kendisine ileteceğim, ancak v.r. parton öldü. üstelik boşvernist'in doğumundan tam 14 yıl önce. yani viar bey sorularınıza cevap veremeyecek... yok efendim, maalesef. üff. kötü.

tamam, tamam. alice, çünkü alice aynada kendi aksini görmüş. parton ise tam bir çarls latvic dadcsın hayranı. bunların tümünün fişekleyicisiyse psilosibin. ve gördüklerimiz, asla gerçek değil. çünkü ortak bir gerçeklik yok. çünkü tanrının gözleri yok. çünkü tanrı yok.

sjksds. bana da dava açarlar mı acaba. neyse, daha fazla kaşınmadan konuya döneyim. alice kızı aynaya bakıyor. bu varyantın ismi de buradan geliyor. başlangıç dizilişimiz klasik satrançla aynı. ancak ikinci bir tahtamız var ve hareket eden taşlar sürekli tahtalar arasında yer değiştiriyorlar. örneğin 1. e4 oynadınız; piyonunuz hemencecik karşı tahtaya geçiyor ve orada tek başına takılmaya başlıyor. onun canı sıkılmasın diye ... d5  oynuyor rakibiniz. ancak şimdi ikinci tahta üzerinde birbirinden başka hiçbir tanıdığı olmayan bu iki piyon, aynı zamanda gözlerini kan bürümüş iki düşman. e4'teki piyonun, lanet olası zencinin canını alması için aralarında hiçbir engel yok artık... derken geliyor beklenen hamle: 2. e4xd5... ve kimsenin görmeyeceği sanrısıyla cinayeti işleyen piyonumuz, şimdi başladığı tahtada; herkesin önünde ifşa oluyor utanç içinde, rakip vezirin bir an önce canını almasını bekliyor artık... rakip vezirse son derece sakin, ne de olsa böyle şeylere alışmış. ... Vxd5'i oynadı oynamasına da; şimdi o da ikincil ve boş tahtanın sessizliğinde, yalnızlığına kulak verdi... bu böyle gider. kıssadan hisse: yediğimiz taşın aynı tahta üzerinde bulunması gerekse de, taşımızı bu hamle sonucunda da karşı tahtaya ışınlayıveriyoruz (ancak karşı tahta doluysa, yiyemiyoruz rakip taşı). elimden geldiğince uzatarak anlattığım bu basit bir-iki kural, zaten yeterince zor olan oyuna inanılmaz bir karmaşa getiriyor. kulağa pek bir şey değişmeyecekmiş gibi gelse de, şu linkten kendiniz de test edip onaylayabilirsiniz.

evet sevgili sakallılar, uzun lafın kısası; olur da bir gün satranç, dama, tavla üçlüsünden sıkılırsanız, ekstra bir tahtayla konfüzyon nöbetlerine yelken açmak gibi bir opsiyonunuz olduğunu asla unutmayın. daha da iddialı konuşacak olursak; "sistemin dayattıklarını kabullenmem; kahrolsun konformizm!" diyorsanız da, alice satrancı sizin için doğru seçenek. gelin, şimdilerde ıskartaya çıkmış bu güzel oyunumuza yeniden hayat verelim. son olarak bi tarafımdan uydurduğum bi sözle yazıyı bitirmek istiyorum: "satranç tüccarların, go filozofların, alice satrancı ise kafası karışıkların oyunudur!" yaa, yaaaa..

3 yorum:

boşvernist dedi ki...

gerek boşvernist'e göndermeler gerek boşvernist'ten alıntılar göze çarpıyor yazınızda sayın moroff =P

moroff dedi ki...

bu yazımda, metin abimizin uçsuz bucaksız hayalgücünden elimden geldiğince faydalanmayı görev bildim

boşvernist dedi ki...

long live metin the küfürbaz abi.
bildiğiniz gibi ingilizlerin dünyaca ünlü müzik grubu queen, mad the swine'ı metin abimiz için yazmış tey tey.

"he has come to save us" der susarım.