25 Şubat 2011 Cuma

dürüstçe bir yazı

filmlerde, kitaplarda ve şimdi aklıma gelmeyen envai çeşit sanat ürününde neden "güzel bir gün" konsepti kuşların ötüştüğü, çiçeklerin açtığı, mutlu insanların sokağa doluştuğu sahnelerle özdeşleştirilmiştir ki?

bugün hiçbir kuşun ötüşünü duymadım, hiçbir çiçeğin açışına rastlamadım ve pek dikkat etmemiş olsam da, bu kış kıyamette sokağa çıkmaya cüret etmiş olan ender insanlardan hiçbirinin yüzünde belirgin bir gülümsemeye şahit olmadım.

yine de bugün benim için enfes bir gündü. bazen detaylar, gereksizdir.

beş yıl. beş yıldır resmi olarak sürdürdüğüm üniversite öğrenciliği hayatımda, öğrenci oluşumu en yoğun şekilde hissettiğim zamanlar; yumurtanın kapıya dayandığı ve bir yandan saniyelerin ne zamandan beri bu kadar hızlı geçtiğini merak ederken, bir yandan da notlarda yazan bilgileri beynime hangi şekilde en yüksek hızla işleyebileceğimin hesabını yapmaktan gerçekten ders çalışmaya ne vakit, ne de beyin kıvrımı bulabildiğim sınav dönemleriydi. kafein aşırı yüklenmesi ve uykusuzluk sonucu iyiden iyiye yıpranan zihnim, bir süre sonra en basit bilgileri bile bünyesine katmakta zorluk çeker, doğduğumdan beri doğru dürüst konuşabildiğim tek dilde yazılmış tüm o sözcüklerin hiçbirinin anlamını aslında bilmediğime beni inandırmayı başarır gibi olurdu. bu türden bir zorluğu önceki zamanlarda hiç, ama hiç yaşamamıştım. bu, yeni bir şeydi ve her defasında da tümünü geride bırakıp, iyi-kötü bir sınav döneminin daha sonuna geldiğimde, kendime bir daha böyle olmayacağı konusunda henüz aklımı işgal ederken bile gerçeklik payı taşımadığını bildiğim birtakım sözler vermemle son bulurdu.

işte tüm bu saçmalıkları daha fazla yaşamak zorunda olmadığımı öğrendiğim gündü bugün, bu yüzden de pek bir güzeldi. okuldan çıktığımda bir kuş gibi hafiflemiştim. daha önce milyonlarca kez kat ettiğim beyazıt-haşim işcan yolunu bir kez daha yürümeye koyuldum. önce havanın çok soğuk olduğunun farkına vardım, donuyordum. sonra kamyonun tekinden dizlerime kadar çamur yedim. bir de, küfretti galiba şoförü bana. nihayet geçide ulaştığımdaysa yaklaşık kırk dk. 76E'nin gelmesini bekledim.

olsun. hiçbir şey mükemmel olmak zorunda değil.

(harika bir gündü... harika.)

19 Şubat 2011 Cumartesi

hiç bu açıdan baktınız mı?

bugün tam da dişlerimi fırçalamadan önce bunu gördüm. şu anda kararsızım.

erkek olmanın zorlukları


şimdi azıcık yorum yapıp iğrençleşesim geldi.

aşağıda iğrençleşebilirim kısacası, uyarmadı demeyin

1. en bilindiği bu ama hele gece yarısıysa falan insan o çıkan sesten nefret ediyo ve ikinci yönteme geçiyo.
2. sonuna doğru yine de suya değdirmeme çabasını sevmişimdir hep.
3. öeeeek. bunun neden olduğunu erkekler bilir. yorum yapmak istemiyorum ama bi de unfair diyo, gayet de fair, hakkın budur, pis herif. lanet olsun.
4. çok fazla işeten (diüretik) bişeyler içince de böyle olabiliyo. çay, kahve, bira vs.
5. çok fazla alkol alınca böyle olabiliyo.
6. sırf tuvalete gitmek için tuvalete gidince oluyo bu genelde
7. bunun prostatı tetiklediğini söyleyenler de var; tam tersini iddia edenler de. ama çoğunluk zahmetli buluyo.
8. e yok artık bu kadar da şapşal olunmaz ki ama
9. olunurmuş