30 Kasım 2011 Çarşamba

gurur tablosu

ashjdgksh.

nuke strikes twice


eminim ki bugüne kadar tsutomu yamaguçi ismini hiç duymadınız, bu yüzden hemen şimdi yüksek sesle tekrar edin. farkındaysanız, son zamanlarda nasılsa her yazıya sıkıştırmayı başardığım iğrenç esprilerimin sonuncusunu okudunuz.

"ne diyo bu amk liselisi yaa"
 tsutomu yamaguchi, isminden de anlayacağınız üzere; çekik gözlü, ufak ayaklı, muhtemelen ufak çüklü, kısa boylu, olabildiğince kibar ve sushi'ye bayılan birisiydi; kısacası bir japondu. tüm bu özelliklerinin yanında öyle bir başka özelliği vardı ki; bu da onu dünya tarihi üzerinde yaşamış olan tüm insanlardan; senden, benden ve diğerlerinden bambaşka bir yere koyuyordu. onun gibisine rastlanmadı, uzuuuuuuun bir süre de rastlan(a)mayacak olsa iyi olur. kötü birisi olduğundan değil, açıklıycam, müsade edin azıcık.

1945 yılının yazında little boy, paul tibbets tarafından hiroşima'ya atıldığında yamaguchi de oradaydı. aslen nagasakili de olsa, üç aylık bir iş gezisi nedeniyle seyahate çıkmış olması kimseyi şaşırtmazdı, değil mi? çalışkan millet ne de olsa bu japonlar; yaz-kış dinlemeden işlerinde güçlerinde / her daim yetmiş beş karınca gücünde / belki işin sırrı o çekik gözlerinde / maybe it's maybelline / sonunu bağlayamadım, inanın değil elimde. bizimkisi 6 ağustos günü tam da memleketine dönmeyi planlıyordu; birkaç arkadaşıyla tren istasyonuna yürürken hankosunu* almayı unuttuğunu fark etti. geri döndü.

gelin bundan sonrasını, kendi ağzından dinleyelim: "hava açık ve sakindi, sıradışı hissetmenize neden olacak hiçbir şey yoktu. kendimi iyi hissediyordum. yürürken bir uçak sesi duydum; yalnızca bir tane. gökyüzüne baktım ve B-29'u gördüm. içinden iki paraşütçü atladı. onları izliyordum; derken magnezyum flaşına [resim] benzeyen büyük bir flaş patladı gökyüzünde; ve havaya uçtum."

"kocamandı lan, yeminlen."
zavallıcık bayılmıştı. bilinci yerine geldiğinde öldüğünü düşündü. bacaklarını hareket ettirebildiğine şaşırdı. çevresine bakınınca ilk fark ettiği, hepimizin zihninde hiroşima'yla özdeşleşmiş olan, şu mantar şeklindeki duman bulutu oldu. gökyüzünü esir almıştı bulut. kıpırdamıyor, ancak gitgide büyüyordu. kaçtı tsutomu. önce bir sığınağa vardı. geceyi orada geçirdikten sonra, memleketi nagasaki'ye tahliye edildi.

yaralarına rağmen, yalnızca bir gün geçirdi hastanede (yalnız adamlardaki azme bakar mısınız, sen kafana atom bombası ye, iki gün dinlenip hiçbir şey olmamış gibi devam et). ertesi gün iş başı yapmıştı bile. sabah 11 sıralarında patronuyla konuşuyordu:
- hafta sonu ne yaptın?
- ya atom bombasını izledim, ama efektler daha iyi kullanılabilirmiş bence, hem bir de havada mantar mı asılı kalır m.nakii, bi de güzelim hankomdan oldum o dalgınlıkla. sen?
- hiiç, evde oturup daifugō oynadım bizimkilerle.
- en iyisini yapmışsın patron... gibisinden diyaloglar hayal edin işte. o sıralar japonlar neler yapar, nelerden hoşlanır bilemem. siz?

tam bu sıralarda, tsutomu'ya yine bir B-29 musallat olmuştu. büyük bir patlama duyuldu... ve her şey başa döndü. bu kez yara bile almamıştı adamcağız. kalktı, ailesinin yanına koştu, ilginçtir ki onlar da kurtulmuştu. bunu sake içerek kutladılar. tamam, sonu böyle olmayabilir, ancak bir hafta süren ateş ve mide bulantısından sonra, adamımız tam olarak sağlığına kavuşmuştu bile. inanmıyorsanız, 50 yaşına dek sigara ve alkol tüketmesine rağmen (ben olsam ben de tüketirdim lan) bu dünyada tam 93 yıl boyunca nefes alıp verdiği gerçeğini de hesaba katarak bir kez daha düşünün.

bütün bunlardan ötürü tarihte çığır açmış olan bu şahsiyet, savaştan sonra ne mi yapmış? nagasaki'deki amerikan güçleri için tercümanlık. tüüüü. kalıbının adamı değilmişsin tsutomu. adam değilmişsin, adam.

"fuck bitches, get money."
üzüldüm şimdi bak.

* imza yerine kullanılan, kişiye özgü damga.

29 Kasım 2011 Salı

22 Kasım 2011 Salı

mutsuz olma hakkı

ortada bi bant kopması durumu bariz, ne kadar derine insem de tam manasıyla o bandın nerede, nasıl, niye koptuğunu bilsem bile artık eskisi gibi olamayacağını biliyorum; kurcalamak çözmek de istemiyorum. zaten bant da git gide her bir yerinden kopa kopa, düzeltilebilecek aşamayı çoktan geçti. belki de şu anki(şu an dediğim bir kaç senedir sürüp gelen bir "şu an süreci" bu) geldiğim boşvermiş tavırlarım hep içimde bir yerlerde zaten hep vardı, en başından beri; sadece ortaya çıkışı zaman aldı.

üzgünüm ama; büyüyorum ve gördüğüm şey:
yaşadığımız hayatın boşuna sayılmaması için, belli kriterlere ulaşmamız, o kriterlere ulaşmak için gerekirse, sabah akşam dilimize sakız edip yücelttiğimiz -güven gibi, arkadaşlık gibi- bazı kavramları feda etmemiz, bunlarla egomuzu doyurduktan sonra, hiçbir şey olmamışçasına yola devam etmemizdir.
önümüze çıkan herbir küçük egoyu yutup hepsi için bonus puanlar toplayıp daha da büyüyeceğiz. olabileceğimizin en büyüğü olmalıyız. ha önceden biz de yutulmuş olabiliriz, ama sorun değil biz de birilerini yutmalıyız, hem daha önce yutulmuş olmamız, bize bu yutuşlarımızda haklı gerekçeler sunacak olup, vicdanımızı rahat tutmamızı sağlayacaktır.

ya da bunları yapmayıp -belki de yapamayıp- ya da artık yapmak istemeyip,
hiçbir şey olamayan, bantı kopuklardan, toplumun omzundaki yüklerden sayılacağız.
e ama hani "bir insanın tek başına mutlu olması utanılacak bir şeydi?".
ego tatminiyle gelen o bireysel mutluluklar, mutluluk muydu harbiden be?






dipnot:
yazmak için bence bir kaç sene geç kalmış olduğum bu yazıyı,
kafamda toparlamak için
sanki şu şarkıyı duymayı beklemişim:
http://fizy.com/#s/16cykb

işbu yazıda hedefimde:
ben -kendim- vardım,
sen vardın,
o vardı,
biz hayli hayli vardık,
ama siz de vardınız,
tabii ki en çok onlar vardı.
geldiğimiz noktada hepimiz vardık amına koyayım işte.

of what was everything?

müziğini yarım yamalak dinleyerekten, sözlerine dikkat etmeden bir şans verip "iyi değilmiş lan bu, sevemedim" dediğim günlere yanarım yanarım, pearl jam'in malum şarkısı black için.
resmen o günden, "lan ben bu şarkıya nasıl haksızlık etmişim" şeklinde düşünmeye başlamamla durumun farkına vardığım güne kadar, bir evrim sürecindeymişim de farkında değilmişim diye düşünürüm, şimdi durup da şöyle bi uzaktan bakınca, durup da bi "n'apıyorum ki ben" diyince.

n'aptığımın farkında mıyım peki? pek sanmıyorum, yaşandığı tarihten uzaklaşıldıkça daha anlaşılabilir oluyor bazı günler, ama zaman geçmiş oluyor; yapacak pek de bir şey kalmıyor ellerimizde. hem zaten o kadar da takılmamak lazım nitekim farkında olmanın da pek bi getirisi olamıyor sanki.

der ve sözü eddie vedder abime bırakırım.

20 Kasım 2011 Pazar

en sevdiğim 100 şarkı listesi

bi ara yine başlamış gibi olmuştum ama tek tek şarkılar hakkında yazı yazmakla uğraşamıycam, burada bulunsun, ne de olsa kimse okumuyo lan, zararı yok:

100. far behind - candlebox - candlebox (1993)
99. cars - gary numan - the pleasure principle (1979)
98. here comes your man - pixies - doolittle (1989)
97. midnight city - m83 - hurry up, we're dreaming (2011)
96. crystalised - the xx -  xx (2009)
95. blister in the sun - violent femmes - violent femmes (1983)
94. thick as a brick part 1 - jethro tull - thick as a brick (1972)
93. somebody to love - jefferson airplane - surrealistic pillow (1967)
92. rainbow in the dark - dio - holy diver (1983)
91. too drunk to fuck - dead kennedys - fresh fruit for rotting vegetables (1980)
90. pretty in pink - the psychedelic furs - talk talk talk (1981)
89. my sacrifice - creed - weathered (2001)
88. gypsy road - cinderella - long cold winter (1988)
87. killing in the name - rage against the machine - rage against the machine (1992)
86. girl anachronism - the dresden dolls - the dresden dolls (2003)
85. sowing season - brand new - the devil and god are raging inside me (2006)
84. silent lucidity - queensrÿche - empire (1990)
83. lightning crashes - live - throwing copper (1994)
82. december flower - in flames - the jester race (1995)
81. last nite - the strokes - is this it (2001)
80. your ex-lover is dead - stars - set yourself on fire (2004)
79. spanish bombs - the clash - london calling (1979)
78. I live off you - x-ray spex - germ free adolescents (1977)
77. two tickets to paradise - eddie money - eddie money (1977)
76. sour times - portishead - dummy (1994)
75. destroy everything you touch - ladytron - witching hour (2005)
74. standing next to me - the last shadow puppets - the age of the understatement (2008)
73. I wanna be sedated - ramones - road to ruin (1978)
72. poison - alice cooper - trash (1989)
71. run - snow patrol - final straw (2003)
70. made of stone - the stone roses - the stone roses (1989)
69. cheap and cheerful - the kills - midnight boom (2008)
68. baba o'riley - the who - who's next (1971)
67. longview - green day - dookie (1994)
66. lump - the presidents of the united states of america - the presidents of the united states of america (1995)
65. why bother - weezer - pinkerton (1996)
64. brand new sun - jason lytle - yours truly, the commuter (2009)
63. again I go unnoticed - dashboard confessional - the places you have come to fear the most (2001)
62. love will tear us apart - joy division - substance (1988)
61. holland, 1945 - neutral milk hotel - in the aeroplane over the sea (1998)
60. send me an angel - scorpions - crazy world (1990)
59. bound for the floor - local h - as good as dead (1996)
58. pretty noose - soundgarden - down on the upside (1996)
57. hey jealousy - gin blossoms - new miserable experience (1992)
56. heroin - the velvet underground - the velvet underground & nico (1967)
55. gimme shelter - the rolling stones - let it bleed (1969)
54. cum on feel the noize - quiet riot - metal health (1983)
53. in the aeroplane over the sea - neutral milk hotel - in the aeroplane over the sea (1998)
52. hunger strike - temple of the dog - temple of the dog (1991)
51. caligulove - them crooked vultures - them crooked vultures (2009)
50. sunshine smile - adorable - against perfection (1993)
49. what's my age again? - blink-182 - enema of the state (1999)
48. 18 and life - skid row - skid row (1989)
47. soul meets body - death cab for cutie - plans (2005)
46. too young to fall in love - mötley crüe - shout at the devil (1983)
45. fade to black - metallica - ride the lightning (1984)
44. lethe - dark tranquillity - the gallery (1995)
43. paranoid - black sabbath - paranoid (1970)
42. more than words - extreme - extreme II: pornograffitti (1990)
41. more than a feeling - boston - boston (1976)
40. don't I hold you - wheat - hope and adams (1999)
39. the crown of leaving - lacrimas profundere - memorandum (1999)
38. I turned into a martian - misfits - walk among us (1982)
37. new dawn fades - joy division - unknown pleasures (1979)
36. anarchy in the u.k. - sex pistols - never mind the bollocks, here's the sex pistols (1977)
35. answering machine - the replacements - let it be (1984)
34. down in a hole - alice in chains - dirt (1992)
33. paranoid android - radiohead - ok computer (1997)
32. machinehead - bush - sixteen stone (1995)
31. mr. jones - counting crows - august and everything after (1993)
30. die young - black sabbath - heaven and hell (1980)
29. celestica - crystal castles - crystal castles II (2010)
28. dust in the wind - kansas - point of know return (1978)
27. adorer and somebody - lacrimas profundere - burning: a wish (2001)
26. fade into you - mazzy star - so tonight that I might see (1993)
25. go your own way - fleetwood mac - rumors (1977)
24. I surrender - rainbow - difficult to cure (1981)
23. wasted years - iron maiden - somewhere in time (1986)
22. sleeping (in the fire) - w.a.s.p. - w.a.s.p. (1984)
21. piece of my heart - big brother and the holding company - cheap thrills (1968)
20. one more cup of coffee - bob dylan - desire (1976)
19. disarm - the smashing pumpkins - siamese dream (1993)
18. there is a light that never goes out - the smiths - the queen is dead (1986)
17. still remains - stone temple pilots - purple (1994)
16. river of deceit - mad season - above (1995)
15. god save the queen - sex pistols - never mind the bollocks, here's the sex pistols (1977)
14. starman - david bowie - the rise and fall of ziggy stardust and the spiders from mars (1972)
13. I wanna be somebody - w.a.s.p. - w.a.s.p. (1984)
12. hallowed be thy name - iron maiden - the number of the beast (1982)
11. nightrain - guns n' roses - appetite for destruction (1987)
10. bohemian rhapsody - queen - a night at the opera (1975)
9. wish you were here - pink floyd - wish you were here (1975)
8. laid - james - laid (1993)
7. no rain - blind melon - blind melon (1992)
6. corduroy - pearl jam - vitalogy (1994)
5. maps - yeah yeah yeahs - fever to tell (2003)
4. the temple of the king - rainbow - ritchie blackmore's rainbow (1975)
3. nutshell - alice in chains - jar of flies (1994)
2. sweet child o' mine - guns n' roses - appetite for destruction (1987)
1. black - pearl jam - ten (1991)

not: aynı gruptan zibilyon tane şarkı almamaya çalıştım. şarkılara link eklemeye üşendim. hepsi bu

12 Kasım 2011 Cumartesi

yazamamak

merhabalar efendim. bu yazı boyunca da belirgin bir şekilde göreceğiniz gibi, yazma yetimin neredeyse tamamını kaybettim. nereye gitti, kime sorulur, nereden bulunur; inanın hiç bilmiyorum. tek emin olduğum, hayat verdiğim hiçbir cümlenin beni tatmin etmiyor oluşu. bu da beni minik bir depresyona soktu. yazmadıkça deliriyor, öte yandan yazmaya çalıştıkça da kendime sinirlenip darlanıyorum.

geçenlerde de yaklaşık bir saatlik hummalı bir karalayıp karalayıp silme ritüelinin ardından, biraz daha uğraşmak ile tası tarağı toplayıp nikaragua ya da ona benzer, tercihen ismini komik bulduğum bir ülkede kendime yepyeni bir sayfa açmak (hem belki o ülkenin dilinde yazabilirdim) arasında tereddütte kalmıştım ki, birden kafamda bir ampul yandı. blog'u olup da yazan tek kişi ben değildim ya; başka insanlar da tıpkı benim gibi içlerini döktükleri binlerce kişisel çöplüğe sahiptiler. peki ya ne yazıyordu kendileri? "cep telefonundan önce ne yapıyorduk?" gibi bir mana yükledim bu soruya ve araştırmaya koyuldum.

gerek ekşi sözlük'teki "sözlükçülerin blogları" başlığından, gerekse blogumuzu takip etme iddiasında bulunan üç-beş kişinin (hayranlarımız) takip ettiği (ancak hayranlık duymadığı) diğer bloglardan; kendime sekmeler dolusu incelenesi blog bulmuştum.

psödoentelektüellik zor zanaat. ancak çoğu yurdum insanı beceremiyor. iki satır wikipedia okuyup kendini konunun uzmanı olarak pazarlayabildiğin bir ortamda, çoğu bunu yapmaya bile üşeniyor. bu ellerinden gelmiyor, diyelim. yine de samimi olmayı deneyebilirler. zahir, onu da yapmaya niyetleri yok. kastıkça kasıyorlar, lakin sorun bu umutsuz çabaları değil, yapmacıklıklarını gizleyememeleri. sanırsınız ki ülkenin tüm sanatçı ruhlu insanları yapacak başka iş güç yokmuş gibi internete doluşmuş. "derin değilsin, entelektüel değilsin, sanatçı değilsin, eleştirmen değilsin, şair değilsin, yalnızca internet bağlantın var!"

dediğim gibi, iki satırı bir araya getiremeyen dimağlar hayatı çözme iddiasına girişmiş. ancak konumuz bu değil. konuyu kendimi beğenmişliğime getirecektim, fakat coştukça coştum, nereden bağlayacağımı bulamadım. sekme sekme yurdum blogları programını kendi kendime sunarken, sinsi bir narsisizm duygusu da ruhumu yavaş yavaş ele geçiriyordu. bu duygu, yazılanları okumamak için bin dereden su getirmemle, iyice su yüzüne çıktı (bin dereden getirdiğim suyun yüzüne hem de).

o sekmelere bakarken o kadar şımarmıştım ki, eminim o tavırlarımı görseydiniz budaklı meşe odunuyla kafama kafama vurmak isterdiniz. uydurduğum bahanelerden birkaç örnek verecek olursam:

yazı: "... bugünlerde kilo verme çalışmalarına ağırlık verdim..."
tepki: *cık cık* hayatta daha ilerideyim ben bundan, baksana kilo verme diyo, hem de ağırlık verme diyo, laf esprisi mi yapıyo anlamadım ki, ı-ıh yok gerek yok bunun yazısını okumaya... [sekmeyi kapat]

yazı: "geçtiğimiz günlerde falancanın senaryosunu yazdığı filanca isimli oyuna gittim."
tepki: gitmiştim ben o oyuna. benim hayatım bunun hayatını da kapsıyodur eminim ki. *klik* [sekmeyi kapat]

yazı: "torino-şikibomba yunaytıd maçları, taraftarlarının kalbinde her zaman için farklı bir yerdedir..."
tepki: [sekmeyi kapat]

yazı: yok. onun yerine envai çeşit siteden aşırılan rage comicler, videolar, gifler ve daha neler neler...
tepki: tumblr açsaydın ya birader? [sekmeyi kapat]

yazı: "bu haftasonu şunları şunları yaptım, bunları bunları yedim, bence hayat böyle bişey... ne garip vapurlar falan..."
tepki: teknoloji bize yaramıyo lan... [sekmeyi kapat]

gördüğünüz gibi, pek haklı bir neden uydurmama bile gerek yoktu. mala ve otomatiğe bağlayarak, gözlerim kısık, uykulu mu uykulu, kendi varlığımdan utanmasam ağzımdan salyaların akmasına dahi izin verecek bir şekilde -koltuğa da olabildiğince yamukça gömülerek- sekmelerin sonuncusuna geldim. hayır, burada hikaye ani bir dönüşe uğramayacaktı,  bu son sitede hayatın anlamını bulamayacaktım. bu bir amerikan filmi, peri masalı ya da popülist bir hikaye değildi. mutlu son yoktur. son, başlı başına bir mutsuzluk biçimidir. sekmeyi kapattım ve hayatın sıradanlığına geri döndüm.

5 Kasım 2011 Cumartesi

kişisel bir gol

ağzından çıkan kelimelerin toplamı bazen öylesine gereksiz bir noktaya gider ki, adeta kendi kalene o an farkında olmadan, yıllar boyu unutulmayacak bir gol atmış olursun. geri almanın imkanı olsa elbet alırsın ama; elinden bu konuda bir şey gelmez. açıklamaya çalışırsın; fakat, bir kere yanlış anlaşılacak sözcükler toplamını ağzından çıktıktan sonra ifade etmek istediklerinin onlar olmadığını anlatmaya çalışsan da, onlar ağzından çıkan sözcükler ve karşı taraf tarafından öyle anlaşılmış kelimelerdir, umarsızlık olur içine düştüğün.

bazen sevmediklerine bunu yaptığında bile "neden oldu bu" dersin. bazen sevdiklerine yaparsın, kafandan çıkmaz, ne yapacağını bilemezsin, belki de "Ahlâka dair bildiğin ne varsa futboldan öğrenmiş* lanet bir adamsındır" sadece, böyle saçma sapan bir gole benzetirsin durumu. güzel anları ve de her zaman her şeyi bok edebilme yeteneğinin farkında olup, kendinden nefret ederek yaşamaya bi şekilde devam etmeye çalışırsın kaldığın yerden.



* "Ahlâka dair bildiğim ne varsa futboldan öğrendim, çünkü top hiçbir zaman beklediğim köşeden gelmedi." Albert Camus (doğum günü kutlu olması gereken, olamadığım kadar doğru insan)

anger management yöntemleri

4 Kasım 2011 Cuma

sikimsonik deneyler vol. 1



deney adı: alt tarafı mentol yiea, nolucak yani

a. morov

department of apathy, faculty of shittyscience, kontrauniversity, neverland

abstract

içinde mentol, kafur falan bulunan bi adet tayvan menşeili nefes açıcı olduğunu iddia eden inhalerimsi oluşum alındı. önce deneğin (bu ben oluyorum) burnuna tutularak nefes açıcı etkisi onaylandıktan sonra boku çıkarılarak yüzüne gözüne sürülmeye başlandı (bizzat denek tarafından). dakikalar boyunca kendinden geçerek mentolü, kafuru gözüne gözüne veren deneğin, bir süre sonra gözlerini açamamaya başladığı fark edildi. ardından da aynı deneğin (zaten bi tane var) panik halinde banyoya koşuşu ve tazyikli suyu gözüne tutacak kadar gözünün dönüşüne tedirgince şahit olundu. gözüne sabun sürmeye çalışarak ahmaklıkta çığır açan andavallımız, mentolün etkisinin geçmeye başladığını fark edince hem acıdan, hem de sevinçten gözyaşlarını tutamadı

1 Kasım 2011 Salı

tecavüzü önlemenin yolları

  1. insanların içkisine hap ATMAYIN! bu, çok basit görünse de birçok tecavüzü önleyebilecek bir kural.
  2. kuytu bir yerden tek başına geçmekte olan bir kız görürseniz, kendisini YALNIZ BIRAKIN! ıslık çalmayın, "şşşşt!" diye bağırmayın, sataşmayın; bırakın geçsin. hatta en başından kuytu yerlere gitmekten de kaçınsanız iyi edersiniz.
  3. unutmayın: insanlar fikirlerini HER ZAMAN değiştirebilir! birisi sizinle sevişmekten vazgeçerse; zorlayıcı davranışlar sergilemeyin.
  4. ASLA davet edilmediğiniz bir yerin kapısını / penceresini zorlamaya çalışmayın. özellikle banyo kapılarını.
  5. asansörde yalnızsanız ve içeriye birisi girerse, kendisine SALDIRMAYIN!
  6. ARKADAŞLAR böyle günler için vardır! eğer cinsel dürtülerinizi bastıramıyorsanız, bir arkadaşınızdan dışarıda olduğunuz sürece sizi yalnız bırakmamasını dileyin. o arkadaşınızın da tecavüzcü olmadığından ve ona tecavüz etmeyeceğinizden emin olun.
  7. diğer insanlara karşı her zaman için DÜRÜST davranın! bir kızla ilk defa buluştuysanız ve kendisine tecavüz etme niyetindeyseniz, bunu ona açık bir şekilde söyleyin. eğer bundan bahsetmezseniz, karşınızdaki insan, kendisine tecavüz etmeyeceğiniz sanrısına kapılabilir!
  8. unutmayın: partneriniz bilinci kapalı, rızasız ya da uykudaysa kendisine TECAVÜZ ediyorsunuz! seks olmuyo öyle.
  9. yanınızda hep bir DÜDÜK bulundurun! çok zor durumda kalırsanız, tecavüz etmeye yeltendiğiniz kişiye o düdüğü uzatın. böylece, tecavüz gerçekleşmeden dikkatleri üzerinize çekerek kötü bir olay yaşanmasını önleyebilirsiniz.
gerilerden gelen edit: bu yazının %60'ı alıntıdır. %39'u sözkonusu alıntı sayesinde hayat bulmuş, geri kalan %1'iyse hani bana hani bana demiştir. bu iğrenç espriden sonra bile bu satırları okuma gücünü kendinizde bulabiliyorsanız, oldukça sabırlı bir insansınız. zor bir hayat yaşıyor olsanız gerek. size sempati duyuyorum. gerçekten. kim olursanız olun, yalnız değilsiniz.