blog etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
blog etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Aralık 2011 Perşembe

deklarasyon

merhaba, popüler olup olmamak sikimizde değil; kendimizin yazıp yine kendimizin okumasıyla ilgili bir şikayetimiz yok, teşekkürler.

25 Ekim 2011 Salı

kontrasakal'ın nerden geldiğini buldum!

 http://www.pcp.org.ph/documents/HERO/Asthma%20(PGH)%2002.ppt

 şu epik slaytın 24. sayfasına bi göz atın. altında da "kontra-sikip" yazıyo hatta.

16 Temmuz 2010 Cuma

ehem.. ehem.. şey..




selam! hiç "şöyle oldu, böyle oldu, onun için yazamadık" gibi bahaneler üretmiycem. tembeliz biz. yazmadık. yüzümüze gözümüze bulaştırdık. ne yani. PARA MI VERİYOSUNUZ SANKİ

ama bu aralar yine 3-5 satır bir şeyler karalayabiliriz bu blog'a.

SIKI DURUN!!!

4 Ocak 2010 Pazartesi

yedinci sanat

yeni yılla birlikte "'kontrakal strikes back' olacak ulan" mottomuzdan hareketle ne gibi eklemeler yapabiliriz diye düşünürken bu formatı buldum. format şudur ki: sinema filmlerine birkaç cümlelik yorumlardan oluşan postları bu tagle yayınlayacağız. çok uzatmayacağız çünkü komplike incelemelere girersek ciddiyetsizliğimizi kaybedeceğimize inanıyoruz(en azından ben öyle inanıyorum).

4 Kasım 2009 Çarşamba

daha ciddimsi bi yazı sanki bu ama du' bakalım

yazık bu bloga yav, üzülüyorum yani. bi' doğrulatamadı belini. oysaki ne güzel şeyler yazacaktık buralara, okunacaktı, yorumlanacaktı, alevli tartışmalar dönecekti, üstünden para kazanıp dünyayı ele geçirecek ya da bahis oynayacaktık. bahis, evet; buradan kazanacağımız tüm parayı at yarışında dünyanın en letarjik atlarına yatıracak, bir mucize eseri hepsinin galip gelişini de cohibalarımızı çekerken izleyecektik. sonrasını hatırlamıyor ya da tahmin edemiyorum, sahi, zaman ne biçim bi' şey.

her şey fazlasıyla çabuk bir şekilde değişiyor. bugün kafamı buna taktım. dostluklar eskiyor, hisler yitiyor, anılar hafızalardan siliniyor ve "değişmeyen tek şey değişimin ta kendisi" lafı bile koca bir yalan galiba. değişim bile belli bir stabilite göstermeden hayatlarımızı şekillendiriyor. bu hengamede kendi bünyemizdeki ufak değişimler bile hoşumuza gidiyor, oysa farkında olmadığımız şey hayatımıza göre çok daha yavaş bir değişim içinde bulunduğumuz. öff, ne zaman ciddi olmak istesem ağzım istemsizce kulaklarıma varıyor, ciddileşme çabamı komik buluyorum.

öyle işte

24 Ekim 2009 Cumartesi

yeni yeni başlangıçlar.....


Bu kaçıncı oldu gidiş dönüş ya da ara vermedir bilemem de bu sefer gerçekten dönmüş gibi hissediyorum. Bir sene geçmiş aradan. Kontrasakal'ın iki yazarının ömürlerinin yaklaşık olarak 20'de birine tekabül ettiğini düşünürsek bu bi sene aslında çok uzun bi ara olmuş onu farkettim. Belki de hayatlarımızda bi sürü şey değişti, belki de herşey aynı boktanlığını korudu. Ama yaşıyoruz işte ve göründüğü kadarıyla hala burdayız. He bu arada sanmayın ki bu iki yazar geçen sene derslerine abandı öküz gibi ortalama yaptı o yüzden burayı boşladı. İkisi de bildiğin sıçtı geçen sene. Bu sene de geçen senenin diyetini ödüyolar gibi bi nevi.

bir soru

blog'u yeniden hizmete (?) açma vaadiyle çeşitli yetkiler alan boşvernist'e sormak istiyorum: bu muydu yapacağın değişiklik? arka plan rengini siyah olarak değiştirdikten sonra gerisini boşverdin galiba, öyle değil mi, ha? hey adamım, sana bişey diyeyim mi, ha?! kahretsin, adamım! - moroff

-klik- on
-klik- off
-klik- on
-klik- off
-klik- on

hebele hebele düdüdüdüdüd

-klik- off

bi oynamayın şununla be öff

1,5 yıldan sonra bu siteye bir şey yazmak güzel, hâlâ yaşıyor olmak çok daha güzel

16 Temmuz 2008 Çarşamba

başlangıcımsı yazısı

sayın blogseverler, bu blog'u okuyanlar, okumayanlar... sevgili insanlar, ee... merhaba uçan böcek, merhaba su aygırı kardeş... yok muydu böyle bir şarkı ya

blog'a bir türlü devam edemedik, aslında tam anlamıyla başlayamadık, ayda yılda bir şey yazıyoruz, o da saçma oluyor, farkındayız, saçmalıyoruz, kötü yazarlarız biz. iki harfi bir araya getirip bir kelime, iki kelimeyi bir araya getirip bir cümle, iki cümleyi bir araya getirip bir paragraf kuramıyoruz, hem kursak da saçma olur zaten, "ok bu. şu su." böyle bir paragrafı okumak istemez kimse, japon muyuz biz?

hayır, japonlarla dalga geçmiyorum, mesela çekik gözlü onlar, değil mi? çekik gözlü insanlar da kendi içlerinde tutarlı, ne bileyim işte. aslında biz çekik gözlü olsaydık da, onlar olmasaydı, "çekik göz" demezdik, eminim buna, gözleri bizim gibi çekik olmayanlara nokta gözlü, yuvarlak gözlü falan derdik, hatta "top gözlüler, top olm onlar! ehaha" diye üçüncü sınıf esprilerimize konu ederdik onları. biliyorum, badem gözlü falan diyoruz şimdi de, hatta oradan itiraz ettiğinizi tahmin ediyorum, "badem göz ne öyleyse?" diye. ama öyle olsaydı badem demezdik biz o gözlere, saçma sapan bir şey koyardık adını, böyleyiz işte biz. sen de öylesin işte, hiç bakma öyle. badem demezdin, fındık derdin, abartırdın yuvarlaklığını, oysaki o kadar yuvarlak değil bizim gözlerimiz, sen de biliyorsun.

hala başlayamadık şu blog'a, doğru düzgün.

24 Mayıs 2008 Cumartesi

bunu ben yazdım

bu blog'a ciddi bir şeyler yazmak için başlamıştık aslında. en azından benim kafamdan bu geçiyordu. yani -varsa- blog'u açma amacımızı hâlâ bilmiyorum, ama nedenimiz her türlü şeyi yazabileceğimiz bir yerin olmasıydı. sonrası malum. (bu paragrafın sıradaki cümlesini -ve hatta ondan sonrakileri de- yüzünüzü mümkün olduğunca buruşturup bir şeylere çok sinirlenmiş insan ifadesi takınarak okumanızı tavsiye ederim) ilk dört yazımızın dördü de birbirinden ciddiyetsizce, meymenetsizce, rezilce, terbiyesizce yazılmış... "yazı" demeye dilim varmıyor. iğrenç, iğrenç. bi' görseniz... insanlığımdan utandım bunları görünce. bunları yazanlara yazar demem, insan hiç demem... insan değiliz. utandım.

işte yine sapıttım. ciddiyetsizlik had safhada.

ben böyleyim galiba biraz, en ciddi olmaya çalıştığım anlarda bile başaramıyorum ve bu kendime sinirlenmeme yol açıyor. başkaları yüzünden ortaya çıkan sinirimi kendime yöneltiyorum bu defa ve soruyorum kendime: "ben neden sinirlenemiyorum hiçbir şeye?"

işte yine sapıttım. konunun benimle uzaktan yakından alakası yoktu ki.

bu blog'da hayatın her türlü hâlinden, hatta mümkünse bin ikinci hâlinden söz etmek istiyoruz biz. bin iki olmasa bile gördüğümüz tüm hâllerini yazmak istiyoruz... ciddi bir şekilde ya da değil. bu yüzden -en azından ben- bundan sonraki yazılarımda logomuzdaki adamla röportaj, ya da blog'u neden açtığımız gibi konuları bir yana bırakıp filmler, müzik grupları, çarpışan arabalar ve penguenler gibi daha gerçekçi konulara girmek istiyorum.

bu yazı da çok mu ciddi oldu ne?

18 Mayıs 2008 Pazar

logomuzdaki önemli şahsiyetle röportaj

kontrasakal ismi nereden geliyor? logomuzdaki marx ile arka sokak barı gitar çalıp söyleyen şarkıcısı imajlı bol kıllı dayı, sorularımızı içtenlikle cevapladı.

kontasakal ekibi: iyi günler.
logomuzdaki marx ile arka sokak barı gitar çalıp söyleyen şarkıcısı imajlı bol kıllı dayı: iyi günler gözüm.
ke: efendim öncelikle sizi tanıyalım.
lmiasbgçsşibkd: adım haydar. 42 yaşındayım. özellikle anlatacağım bi özelliğim yok. boş zamanlarımda yukarda duruyorum, üç beş kuruş geçiyo elime.
ke: yorucu bir meslek olmalı?
lmiasbgçsşibkd: çok yorucu. hep aynı noktaya odaklanıyorum. şaşı olma tehlikesi var. en çok da gözlerimi kırpamamak yoruyo. gözlerim kapalı durayım dedim, olmaz dediler, dinlemediler.
ke: kolay gelsin... eh peki... daha fazla uzatmadan herkesin cevabını merak ettiği soruya gelelim... kontrasakal ismi nerden geliyo?
lmiasbgçsşibkd: sakalımdaaan? (burada yüzündeki şaşkın ifadeyi gizleyemediğine tanık olduk, adeta içinden "nasıl yani?" der gibiydi)
ke: yani sizin sakalınız için mi koskoca blog'un ismi "kontrasakal" efendim?
lmiasbgçsşibkd: ee... evet, bana öyle olduğunu söylediler. yani "kontra" ne demek bilmiyorum zaten, kontra atağı bilirim, futboldan.
ke: sanırım röportajın sonuna geldik... kontrasakal okuyucularına söylemek istediğiniz bir şey var mı?
lmiasbgçsşibkd: bizi izlemeye devam etsinler, derslerine çalışsınlar, dişlerini fırçalasınlar... eee... sonra...

(...)

evet. gördüğünüz üzere röportaj bizim adımıza tam bir hayalkırıklığı oldu. özellikle o cevabı çok merak edilen "kontrasakal ismi nerden geliyor?" sorusu için tatmin edici bir cevap alamadık. yine de en azından logomuzdaki bu önemli şahsiyetle sohbet etme fırsatı bulduğumuz için kendimizi şanslı hissediyoruz. bir dahaki yazıya kadar görüşmek üzere. kendinize iyi bakın.

17 Mayıs 2008 Cumartesi

neden "Kontrasakal"?

Şimdi bir neden niçin sorgulaması da Kontrasakal ismi için yapacak olursak yine üzerinde çok düşünülmüş cevaplar alabileceğini sanmıyoruz açıkçası.Manası nedir bu Kontrasakal ın falan derseniz öyle hemen açıklanabilecek birşey değil yani biz açıklasak da insanların algı düzeyleri buna yeter mi bilemiyoruz.Hem içinde yaşamakta olduğumuz toplum bu tarz şeylere açık değil sanki daha.Manasından çok söylenişine bakın.Sölenişi güzel "abi işte Kontrasakal","Kontrasakal abi boru mu","çok sağlam bişileri çağrıştırıyo" falan filan.Normal sakalla falan filan da alakası yok bunun.Her ne kadar o blogun üst tarafında yer alan marx ile arka sokak barı gitar çalıp söleyen şarkıcısı imajlı bol kıllı dayı resmini koysak da.Kontrasakal adıyla ilgili olaraktan kamuoyunu şimdilik ancak bu kadar aydınlatabilirdik ve onu da yaptık kanımca

ilk yazı (neden?)

bugün milyarlarca insanın neden yaşadığı sorusuna cevap bulamadığı bir dünyada yaşadığımız düşünülürse (hatta insan dışındaki hayvan, bitki, mantar, tek hücreli gibi diğer canlıların da bu soruyu cevaplayamayacaklarını hesaba katınca çok daha trajik bir durumda olduğumuzu görüyoruz) bizim de bu blog'u neden açtığımızı bilmememiz sanırım hoş karşılanabilir. bu yüzden, ilk blog yazımızda, bu sorunun yanıtını bulamayacaksınız. yok, ama illa bir yanıt istiyorsanız, "halk bizi istiyordu", "böyle bir blog'un eksikliği açık bir şekilde hissediliyordu", "konuşursam yer yerinden oynar" der, susarım.

bu arada, benim bazı eski yazılarım için buraya tıklayın.