sürreal tavus kuşları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
sürreal tavus kuşları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Nisan 2013 Pazartesi

yirmi yaşındaki bebek

başlığın karşı cinsten aslen normal olgunluktaki bir insanı kaba bir tabirle betimleme çabası içerisindeki bir erkeğin ağzından döküldüğünü de düşünebilirsiniz, ama bu ihtimal şimdilik beyninizin ücra bir köşesinde kalsın ve kemerlerinizi sıkıca bağlayın, çünkü konumuza geçiyoruz. "yirmi yaşındaki bebek," brooke greenberg'den başkası değil. şimdi "brooke greenberg de kim be adam?" diye sorduğunuzu duyar gibiyim. brooke greenberg, aşağıdaki resimde de görebileceğiniz bebeğimiz, yani esas oğlanımız kızımız bebeğimiz.


bundan tam 20 yıl 3 ay önce maryland'da doğan greenberg, hayli sıkıntılı bir bebeklik geçirmiş ve hâlen de geçirmekte. kendisi gibi zekâ geriliğinden muzdarip değilseniz sizin de bu noktada artık çoktan anlamanız gerektiği üzere, greenberg bir türlü büyüyemiyor (ve de yürüyemiyor). annesinin karnında ancak sekiz ay sabredebilmiş. doğduğunda kalçası çıkıkmış. mide ülserleri, havaleler, hastane acil servislerinde geçen sayısız geceler derken büyüme bozuklukları baş göstermiş. dört-beş yaşlarında gelişimi külliyen durmuş. yüksek miktarda büyüme hormonu içeren ve istisnasız her biri haybeye geçen onca tedavi girişiminin ardından tabipler kendisinde genetik bir çapariz mevcudiyetinden işkillenmiş ve bu konuda çalışmalara koyulmuşlar. fakat gelin görün ki, yaptıkları hiçbir türlü tetkik böyle bir hasarın varlığına delalet etmemiş.

yukarıda da bahsettiğim üzere, küçük (?) brooke tüm bunlar yetmezmiş gibi geri zekâlı ve zekâ yaşının 1'in altında olduğu tahmin ediliyor.

brooke'un sorununun ne olduğu hâlen esrarını koruyor. ecnebiler ilk defa kendisinde gözlenen bu duruma, bilinmeyen yönünü vurgulamak için syndrome x demeyi uygun görmüş. ebeveynleri ise brooke'un ne hasta olduğunu, ne de tedaviye ihtiyaç duyduğunu düşünüyor ve dahası, bu delüzyonlarını dile getirmekten de hiçbir fırsatta kaçınmıyor.

birisi kapıyı çalsa... kapıyı çalsa ve dese ki... bana dese ki, 'işte senin kızının ilacı bu. bu ilaç kızını düzeltecek. %100 çalışıyor!..' kaşlarımı çatar ve hönkürürüm: 'bayım, benim kızımın bir sıkıntısı yok!' benim kızım düzgün! brooke but not broken! -- howard greenberg, brooke'un babası.
ne yazık ki, babanın hayalini kurduğu bu gibi hikâyelerin gerçeklik bulma şansı şimdilik sıfırın üstünde gözükmüyor. brooke'un "düzeleceği" gün asla gelmeyecek olsa da, biliminsanları kendisinin üzerinde yapacakları çalışmaların "nasıl yaşlanıyoruz?" bilmecesinin cevabına biraz olsun ışık tutabileceği görüşünde birleşiyor. brooke ise tüm bunlardan habersiz bir şekilde, emeklemeye, nefes almaya ve bu gibi şeyler yapmaya devam ediyor. moroff baltimore, maryland'dan bildirdi. esenlikle kalın.

3 Temmuz 2011 Pazar

sahte bobby dunbar ve esrarengiz yaşamı

bobby ve anneciği



hikayemiz bundan tam 99 yıl önce, yani 1912 yılında başlıyor ve 2004'te de sonlanıyor.

bobby; dunbarların ilk çocuğuymuş. louisana'da doğmuş. 1912 ağustosunda, henüz dördündeyken bir gezi sırasında kaybolmuş.

zengin bir aileymiş şu dunbarlar, haliyle epey bir yankı uyandırmış bu olay zamanın amerikan basınında.

gelin görün ki, yapılan tüm aramalar ancak sekiz ay sonra sonuç vermiş. resmi merciler, louisana'ya komşu olan mississippi'de bobby dunbar'ın tanımına uyan bir çocuğu, william cantwell waters isimli bir tamirciyle birlikte bulmuşlar.

waters yakalanmış; dunbar ailesi de çocuğu teşhis etmek için mississippi'nin yolunu tutmuş. bu arada tututklumuz çocuğun aslen julia anderson isimli bir kadına ait olduğunu iddia edip durmuş. dakika başı "MASUMUM LAN BEN!" diye bağırıyormuş, ama nafile. dinlememiş tabi kimse. oh olsun. pis fakir. neyse, nerde kalmıştık? bir mississipi, iki mississippi, üç mississippi derken çıkagelmiş dunbargiller. anne dunbar çocuğun yaralarını falan incelemiş, poposuna şaplak atmış ve "evet" demiş, "bu benim çocuğum!" ama juliacağız da kalkıp gelmiş tabi, evladı sözkonusu, siz olsanız gitmez miydiniz yani

juliacağız william'dan da züğürtmüş. kendisini zor geçindiriyormuş, ondan william amcaya bırakmış çocuğu. bu ikisinin nereden tanıştığıysa başka bir hikayenin konusu; ama yoo, çocuk william'dan peydahlanmış değilmiş. sizin içiniz fesatmış

juliacığın bu açıklamasını tatminkar bulmayan ve üstüne üstlük bundan öncesinde hiç evlenmemiş olmasına karşın dünyaya iki çocuk daha getirdiğini öğrenip de sinire kesen jurimizin bardağını taşıran son damlaysa, kızcağızın birkaç bebek içinden bizimkini teşhis edememesi olmuş. william kodesi boylarken, julia da tüm itirazlarına rağmen zavallı yaşantısına bebeksiz bir geri dönüş yapmış.

dunbargillerse çocuklarının geri dönüşünün mutluluğunu o gece verdikleri çılgın yemekli baloyla kutlamış. hatta aşağıdaki fotoğraf da kendisinin eve dönüş gününden:

çocuğuna kavuştuğu için yüzünden düşen bin parça olan baba
hikaye bundan sonra enteresan bir hal alıyor. julia ve william'ın hayatları bambaşka yollara saparken, bobby diye büyütülüp eşek kadar olan adam ise evlenmiş, dört çocuk dünyaya getirmiş ve 1966 yılında hayata gözlerini yummuş, kulaklarını tıkamış, ağzını tıkamış... ölmüş işte. ölümünden yıllar sonra torunlarından birisi; margaret dunbar,  "hacı neymiş bu işin aslı astarı" diyip araştırmaya koyulmuş. ya da hacı dememiştir lan, hıristiyan bunlar. hem bi kadına hacı demek yakışmıyo...

fotoğraf şipşakçıda çekilmiş izlenimi veriyo
margaret teyze geleceğe umutla bakadursun, geçmişinin pek de parlak olmadığını DNA testinin sonuçları ele vermiş. kendisinin şanlı dunbar ailesiyle hiçbir genetik bağının olmadığı ortaya çıkmış... ve bu da tüm sülalede şok etkisi yaratmış. şimdi birbirleriyle konuşmuyorlar, krismıslarda bir araya gelip şükran günlerinde hindi kesmiyorlar, kilisede birbirlerinin yüzüne bile bakmıyorlarmış. aşkolsun margaret teyze, ne yuvalar yıktın sen

nehir gezisi sırasında kaybolan bobby dunbar'ın gerçek hikayesi (ya da gerçek bobby dunbar'ınki de denebilir) ise halen esrarını sürdürüyor.

bu kadar. saçma sapan hikayeler için bizi izlemeye devam edin. sürreal tavus kuşları'nın yepyeni bölümleriyle karşınızda olacağız! bu seriye neden sürreal tavus kuşları ismini verdiğimi inanın ki ben de bilmiyorum.

SON

ERLER FİLM