4 Mayıs 2012 Cuma

sinekleri satışa koymak




Yaşlı adam sinek satıyordu. günün en işlek saati olması gereken şu vakitte, girdiğim dükkandaki boşluğu en iyi bu şekilde tanımlayabilirdim.

içeride biraz fazla dolaşmıştım. bir şeyleri bulamıyormuşum gibi yaparken yaşlı adamı incelemekteydim aslında uzaktan uzağa: bu sinek satma işini normal bir şey olarak karşılamaktan çok, garip olduğunun farkında fakat umursamaz vaziyetteydi, aslında zihnen ölmüş sadece üzerinde yaşam sürdüğü vücuda vekalet ediyor gibiydi. vekaleti ondan birinin alacağı gün de pek uzak durmuyor gibiydi esasında. güneşin saçlarının tepesi açıkları ışıl ışıl parlattığı şu saatte rakı demlenmeye başlamanın başka bir açıklaması olamazdı.

rakıda bir fondip, bir yavaş yavaş yudum şeklinde gittiğini farkedecek kadar dükkanda oyalandım. "sarhoş olmamı bekleyip de kitapları ucuza kapatacağını sanıyorsan yanılıyorsun delikanlı" dedi. gülümsedim. gülümsememi hoş karşılamış olacak ki "buyurmaz mısın" dedi. oturdum, yapacak bir şeyim yoktu, böyle bir dayıdan gelen teklif reddedilemezdi; suratındaki her bir kırışık ilginç bir öyküye aitmiş gibi geliyordu -kaldı ki rakı tekliflerini pek reddedebilecek iradeye hayatımın şu gününe kadar ulaşamamıştım; çünkü rakı, içenin içindeki ilginç hikayeleri dışarı çağıran teşvik edici bir fısıltı gibiydi kulaklarda-. çektim tabureyi oturdum, bir çok şeyden konuştuk: krallardan ve soytarılardan, küçük ve can sıkıcı şeylerden, onun yanında en büyük konulardan da bahsettik. konulardan bazıları çıkmaz sokaklar gibiydi, devam edip vakit harcamak yerine geri dönmeyi tercih ettik. sustuk biraz, çok sustuk, sonra toptan sustuk.

Hiç yorum yok: