16 Temmuz 2008 Çarşamba

başlangıcımsı yazısı

sayın blogseverler, bu blog'u okuyanlar, okumayanlar... sevgili insanlar, ee... merhaba uçan böcek, merhaba su aygırı kardeş... yok muydu böyle bir şarkı ya

blog'a bir türlü devam edemedik, aslında tam anlamıyla başlayamadık, ayda yılda bir şey yazıyoruz, o da saçma oluyor, farkındayız, saçmalıyoruz, kötü yazarlarız biz. iki harfi bir araya getirip bir kelime, iki kelimeyi bir araya getirip bir cümle, iki cümleyi bir araya getirip bir paragraf kuramıyoruz, hem kursak da saçma olur zaten, "ok bu. şu su." böyle bir paragrafı okumak istemez kimse, japon muyuz biz?

hayır, japonlarla dalga geçmiyorum, mesela çekik gözlü onlar, değil mi? çekik gözlü insanlar da kendi içlerinde tutarlı, ne bileyim işte. aslında biz çekik gözlü olsaydık da, onlar olmasaydı, "çekik göz" demezdik, eminim buna, gözleri bizim gibi çekik olmayanlara nokta gözlü, yuvarlak gözlü falan derdik, hatta "top gözlüler, top olm onlar! ehaha" diye üçüncü sınıf esprilerimize konu ederdik onları. biliyorum, badem gözlü falan diyoruz şimdi de, hatta oradan itiraz ettiğinizi tahmin ediyorum, "badem göz ne öyleyse?" diye. ama öyle olsaydı badem demezdik biz o gözlere, saçma sapan bir şey koyardık adını, böyleyiz işte biz. sen de öylesin işte, hiç bakma öyle. badem demezdin, fındık derdin, abartırdın yuvarlaklığını, oysaki o kadar yuvarlak değil bizim gözlerimiz, sen de biliyorsun.

hala başlayamadık şu blog'a, doğru düzgün.

Hiç yorum yok: