22 Kasım 2011 Salı

mutsuz olma hakkı

ortada bi bant kopması durumu bariz, ne kadar derine insem de tam manasıyla o bandın nerede, nasıl, niye koptuğunu bilsem bile artık eskisi gibi olamayacağını biliyorum; kurcalamak çözmek de istemiyorum. zaten bant da git gide her bir yerinden kopa kopa, düzeltilebilecek aşamayı çoktan geçti. belki de şu anki(şu an dediğim bir kaç senedir sürüp gelen bir "şu an süreci" bu) geldiğim boşvermiş tavırlarım hep içimde bir yerlerde zaten hep vardı, en başından beri; sadece ortaya çıkışı zaman aldı.

üzgünüm ama; büyüyorum ve gördüğüm şey:
yaşadığımız hayatın boşuna sayılmaması için, belli kriterlere ulaşmamız, o kriterlere ulaşmak için gerekirse, sabah akşam dilimize sakız edip yücelttiğimiz -güven gibi, arkadaşlık gibi- bazı kavramları feda etmemiz, bunlarla egomuzu doyurduktan sonra, hiçbir şey olmamışçasına yola devam etmemizdir.
önümüze çıkan herbir küçük egoyu yutup hepsi için bonus puanlar toplayıp daha da büyüyeceğiz. olabileceğimizin en büyüğü olmalıyız. ha önceden biz de yutulmuş olabiliriz, ama sorun değil biz de birilerini yutmalıyız, hem daha önce yutulmuş olmamız, bize bu yutuşlarımızda haklı gerekçeler sunacak olup, vicdanımızı rahat tutmamızı sağlayacaktır.

ya da bunları yapmayıp -belki de yapamayıp- ya da artık yapmak istemeyip,
hiçbir şey olamayan, bantı kopuklardan, toplumun omzundaki yüklerden sayılacağız.
e ama hani "bir insanın tek başına mutlu olması utanılacak bir şeydi?".
ego tatminiyle gelen o bireysel mutluluklar, mutluluk muydu harbiden be?






dipnot:
yazmak için bence bir kaç sene geç kalmış olduğum bu yazıyı,
kafamda toparlamak için
sanki şu şarkıyı duymayı beklemişim:
http://fizy.com/#s/16cykb

işbu yazıda hedefimde:
ben -kendim- vardım,
sen vardın,
o vardı,
biz hayli hayli vardık,
ama siz de vardınız,
tabii ki en çok onlar vardı.
geldiğimiz noktada hepimiz vardık amına koyayım işte.

2 yorum:

moroff dedi ki...

ya bu yazı buram buram ergen depresifliği kokuyo be oğlum, büyüyosun ama tecrübe ettiğin şey ve içinde bulunduğun hisler seni insanlar ve toplum hakkındaki gerçeklere yaklaştırmıyo; aksine bakış açını çarpıtıp epey küçük bi noktayı insanlığın merkezine koymana neden oluyo.

eğer mesele insanların bencillikleriyse evet benciliz, evet ruhsuzuz; ben de öyleyim, sen de öylesin ibne. gerektiğinde cansız varlıklara bile sinirlenip çatabilen insanlar olarak, yargılarımız elbette çarpık. elbette diğerlerini suçlamaya meyilliyiz. elbette başkalarının yaptıkları bize anlamsız gelecek. sinir olacağız, köpüreceğiz, yeri gelecek krizlere gireceğiz.

belki yalnızca basit bi kelime oyunu, belki herkesin bildiği bir şeyin yalnızca semantiği kurcalanmış versiyonu, ama "insan kendisinden başka kimse için bir şey yapamaz." herkesi değerlendireceğin konsept de bu. olması gereken yargı noktan bu. herkes, her şeyi kendisi için yapar. istediğin kadar eleştir, istediğin kadar hayıflan ve kabuğuna çekil. soyutlandıkça kaybeden sen olacaksın.

çünkü aslen sen dahi anlam veremeyeceğin o güruhtan farklı değilsin. birileri de zamanında senin başkaları için düşündüklerini düşünecek. seni, senin topluma baktığın açıyla gören biri. haksız da olmayacak. poly styrene I live off you'nun (www.youtube.com/watch?v=b-4GTLiBl88) ilk bölümünde toplumu en saf haliyle özetlemiş zaten (bu şarkı sana gelsin). sömürme eyleminin etken ve edilgen taraflarında sayısız defa bulunduğumuz bir yaşam içindeyiz. daha da basite indirgeyecek olursak; sürekli birileri tarafından sikiliyor ve birilerini sikiyoruz. sikmeye ve sikilmeye de devam edeceğiz. sen de belki de farkında olmadan birilerini siktin. şimdi o koca kıçını kaldır ve hayatına kaldığın yerden devam et, çünkü farkındalık sahibi herkes senin bulunduğun noktada bulundu.

boşvernist dedi ki...

"adam olmak istemiyorum" diye bir albümü vardı sanki yahu.