31 Aralık 2011 Cumartesi

Geri Dönüşüm



Sahnedeki tüm ışıklar onun üzerindeydi. Seyircilerin yüz ifadelerini göremeyip sadece alkış seslerini ve belli belirsiz homurtulari duymaya artik tahammül edemiyordu. Beyin fonksiyonlarini yerinden oynatan bu seslere karşılık vermek isterdi diğer zamanlar ama sahnedeyken tüm kaslari kasılır, kafası karıncalanmaya başlardı. Bir saniye bile olsa kendisini mutlu eden tek şey, sahne merdivenlerinin yanında, yağmur damlalarının oluşturduğu kücük su birikintilerini görmekti. İkinci basamağa adımını attığı an bu mutluluk da geçerdi. Beş senedir erteliyordu bunu. Her seferinde “bi dahaki sefere”  diye söz verirdi kendisine. Ama bu “bi dahaki sefere” yerini bir başka “bi dahaki sefere”ye bırakırdı her zaman.


Sahneden alnındaki ter damlacıklarıyla inerdi. Yeni sahnesine ilk hazirliği yapmak icin hemen makyaj odasına koşup makyajını yenilerdi. Bazen iki sahnedeki oyun ve dekor birbirine o kadar benzerdi ki makyajını temizlemeye gerek kalmadan kapıdan çıkıp giderdi.


Paltosunu kalorifersiz odadan alıp hızla dışarıya çıktı. Odanın soğukluğunun içine işlemesine izin verip, sokak merdivenlerden yuvarlanırcasına indi. Kulaklığını taktı, müziği açmadı. İçinden birşeyler mırıldanmaya başladı. Sahilde her zaman oturduğu banka hızlı adımlarla yürürken, sökülmüş ayakkabı bağcıklarının salınımlarını hayretle izledi yine. Havada, yarı özgür uçuşan, uçları birbirine bağlı olmasına rağmen iki farklı ip gibi görünen bağcıklar.


Oturacağı bank yağmurdan ıslanmıştı. Küçük bir kismi eliyle kurulamaya calisti, yağmur devam ettiği için kurulamaya çalışmanın faydası yoktu. Öylece oturdu banka. Kendini düzeltmeden, oturduğu şekliyle bir süre karşı kıyıyı izledi. Işıklar yine hiçbir canlılık belirtisi göstermeden karşısında dikiliyordu. Seyircileri düşündü, yüz ifadesini değiştirdi önce, cebindeki paketten bir sigara çıkardı. Sigaranın dumanı ve sıcak nefesinin buharı birbirine karışıyordu. Hangisini daha önce dışarı üflediğini farkedemiyordu artık.


Müziği açmayı düşündü bir an icin fakat vazgeçti. Tekrar kendi kendine mırıldanmaya başladı. Çektiği dumanı dışarı üfledi. Dumanların arasindan bir çocuğun kendisine gülerek baktığını farketti. Bu birkac saniyelik göz göze gelmenin ardından çocuk koşarak uzaklaştı. Çocuğun kendi yüz ifadesinden korktuğunu düşündü. Yüzüne dokunup ifadesini hissetmeye çalıştı. Bu ifadeyi saklayıp yeri geldiğinde kullanması gerekiyordu.


Boğazdan geçen geminin sireniyle birlikte kulaklığını çıkardı. Siren müziğin bitişiydi. Ayağa kalktı, gemi önünden geçerken paltosunun fermuarını açtı. Geminin rüzgarını ciğerlerine doldurdu. Oturma isteğiyle geri döndü; bankta kendisi farketmeden gelip oturan kadını gördü. Dimdik kendisine bakıyordu. Kadının yüz ifadesinden, ayakta gecirdiği bu sürede, banka sessizce yaklaşıp geminin geçtiği andaki hareketlerini izlediğini anlayabildi. Banka korkarak yaklaştı, oturdu. Sahnedeyken izleyenlerin yüz ifadelerini ayrıntılı göremediği için kadına büyülenmiş gibi bakıyordu. İlk kez bir yüzü bu kadar yakından seyrediyordu. Teninin beyazlığını, küçük dudaklarının kıvrımlarını, alnından kulaklarına uzanan dalgalı kızıl saçlarını yutarcasına izliyordu. Yüzünün detaylarını öğrendikçe enerjisinin giderek azaldığını hissetti. Tam bu vahşi derse son verip sigara almak için elini cebine atmak isteyince, kadın elini tuttu, ayağa kalktı. Yüz ifadesi şimdi daha farklıydı. Geçirdiği sürenin pişmanlığıyla elini bıraktı, martı seslerine eşlik eden topuk tıkırtılarıyla birlikte kadın oradan uzaklaştı.


Topuk seslerinin kulağında bıraktığı yankıyla saatine bakmak geldi içinden. Uzun bir süre baktı ama saatin kaç olduğunu anlayamadı. Kayışı tokasından kurtarıp çıkardı saati kolundan ve tüm gücüyle denize fırlattı. Zamanı öğrenmenin bir anlamı kalmamıştı artık.


4 yorum:

moroff dedi ki...

peki kahramanımız ne zaman müzik dinlemeye başladı?

monsieur tartuffe dedi ki...

dinlenen muzik: john cage-4'33''...

moroff dedi ki...

oha. iyi twist, süper kıvırış.

monsieur tartuffe dedi ki...

yok lan kivirma fln diil. bu parcanin oldugu cok enteresan bi album var da adini seettiremedim simdi. yazarken de o aklima geldiydi.