22 Aralık 2011 Perşembe

piyongyang & histeri krizlerini andıran toplu ağlaşmalar üzerine

kim jong-il'in ölümünün ardından medyanın, bilhassa medyamızın salaklığını bir kez daha yüzüme tokat gibi vuran "abi yea adamlar cezalandırılmaktan korkuyormuş ve onun için ağlıyormuş," "zavallıcıkların hepsi delirmiş, vah vah" temalı haberler üzerine neyse ki güney kore'de yaşamış ve olayların az-çok içinde bulunmuş birinden tam olarak neyin ne olduğu bilgisini edinmiş oldum. ah, bir de internet olmasaydı, hepimizin belli şeylere inandırılacak olması, kuzey kore'dekilerin durumuna azıcık da olsa benzemez miydi?

"koreliler davranışlarında aşırıya kaçar. toplum içindeki hareketleri bu şekildedir, ve bu uzun süredir kültürlerinin bir parçasıdır. büyük acı ve tasa gösterileri, çığlıklar, yerde kıvranışlar ve dramatik öfke nöbetleri toplumca kanıksanmış kederlilik süreçlerinin bir parçasıdır.

özellikle toplumca stoacılığa gösterdikleri ilgi göz önüne alındığında, bu durum oldukça ilginçtir. yüzyıllar boyunca cefa çekmiş, etraflarındaki tüm toplumlar tarafından defalarca tokat yemiş, ancak tüm bunlara rağmen milletçe ve toplumca bütünlüğünü korumayı başarmış olmaktan gurur duyarlar (bu fikir birazcık kuruntu, ancak birazcık da doğru... an itibariyle neredeyse 80 yıldır ağızlarına sıçılıyor, ancak en azından güney kore'nin durumu fena değil).

önemli bir ayrıntı; bu videoların piyongyang'da, kuzey kore'nin aldatıcı yüzünde çekilmiş olması. orada insanların bu şekilde yas tutması oldukça normal, çünkü piyongyang'da yalnızca yandaş işbirlikçiler yaşıyor. onlar da takip altında tutulan, hayatları boyunca beyinleri yıkanan ve sırf "işçi sınıfı cenneti"ni yaşadıkları için ekstra ücret alan insanlar.

ancak piyongyang, aynı zamanda meşum ve pinhan bir gerçeği de içinde yaşatıyor; tüm bu şaşaa ve sahtelik içerisinde, genç nesil yürekten inanıyor ki; "sevgili liderleri," doğaüstü şartlar altında doğmuş, tanrının oğluna benzer niteliklere sahip ve kendisini özel yapan bu güçleri zamanında japonları kovmak ve "amerikan köpeklerini" savuşturmak için kullanmaktan çekinmemiş bir imparator.

eski nesil kim il-sung güce kavuşmadan önceki yaşamın nasıl olduğunu biliyor ve kendisinin "süper güçleri" hakkında pek ikna olmuş değil; ancak "sevgili baba"larını devirmek için bir girişimde bulunmak şansına da sahip oldukları söylenemez. batıdan gelen tüm haberler sıradan insanlara sansürlenerek aktarılıyor ve kötü haberlerin üzeri örtülüyor.

güney kore'deyken her sabahın 9 ve 10'unda kuzey kore radyosunun korece ve ingilizce haberlerini dinlerdim. tüm iş arkadaşlarım propagandayı, "halktan mektuplar"ı ve kim jong-il'in yazılı "cevaplarını" kendilerinden geçmiş, mest olmuş bir halde dinlerdi. bu boktan gösteri asla şaşmaz; dahası, kuzey kore dünyanın en zengin ve özgür ülkesi olarak sunulurdu.

piyongyang halkı dünyanın geri kalanındaki gelişmelerden, dahası ülkenin geri kalanında görülen açlık, gaddarlık ve yaşam savaşından izole edilmişti. sırf bu bile hükümet için kolayca kandırılmaları için yetecekken; buna bir de partizanlık yapmaları için para aldıklarını ve zevk-ü sefa içinde yaşama sebeplerinin bu olduğu gerçeğini ekleyin. yalnızca beyinleri yıkanmıyor, bir baba gibi görmeleri gerektiği öğretilen adamın da sevgisini kazanıyorlar.

daha fazlası için "stockholm sendromu"nu inceleyin. bu insanlar senin benim kadar aklıselim ve rasyoneller. yalnızca kendilerine sunulmuş olan "gerçek"ler ve tarihsel olaylar bütünü birazcık farklı. tümü nihayetinde bir bakış açısı meselesi. onların konumunda olsaydınız, siz de farklı davranmazdınız."

5 yorum:

Adsız dedi ki...

EMPERYALİZMİN KÖPEĞİ OLMUŞUN

moroff dedi ki...

HAV HAV

Adsız dedi ki...

Kim Jong-Il'in en büyük diktatörlük sahnelerinden biri: http://www.youtube.com/watch?v=YDqBWSknlWQ halka ücretsiz ev dağıtıp, sıcak suyundan dolaplara kadar kendisi kontrol ediyor. Efendim? Kiranız ne kadar demiştiniz?

Adsız dedi ki...

Kim Jong-Il'in en büyük diktatörlük sahnelerinden biri: http://www.youtube.com/watch?v=YDqBWSknlWQ halka ücretsiz ev dağıtıp, sıcak suyundan dolaplara kadar kendisi kontrol ediyor. Efendim? Kiranız ne kadar demiştiniz?

Adsız dedi ki...

Ne diyon laa..