13 Mart 2012 Salı

"canım bir yarım ekmeğin içini salam ve beyaz peynirle doldurmak istiyordu"

(yeni blog konsepti: gelişigüzel bir cümleyi manidar bir metne ulaştırmak.)

canım bir yarım ekmeğin içini salam ve beyaz peynirle doldurmak istiyordu. bunu yapacak ve sonrasında yeniyetme ressamların kıçıkırık otoportrelerine yaptığı gibi, saatlerce kendisini izleyecektim. hayır, canım yemek istemiyordu. hayır, aç değildim. rivayet edilirdi ki geçmişi yoksulluğun pamuk ipliğiyle örülmüş her kim beyaz peynir ve salamı ekmeğin hamurunda buluşturursa; yüreğinde saklambaç oynayan çocukluk anıları, ufukta uçurtmalarıyla birlikte yitip giden düşleri, herkesten sakındığı ilk harçlık, annesinden yediği son azar, babasından yediği son dayak, midesindeki kelebekleri kanatlandıran ilk aşk, göğsünü kabartan ilk öpücük... de onları takip eder ve kokularına karışır, kişiyi en harbi saykedeliklerin çıkaramayacağı bir yolculuğa sevk ederdi. işte bu nedenle benim gibi bazılarının dini nostalji, peygamberiyse salam ve beyaz peynirli ekmek kokusu idi.

Hiç yorum yok: