18 Mart 2012 Pazar

"Keşifte çok geç kalmışsınız."

-keşifte çok geç kalmışsınız.
-anlayamadım?
-çok geç işte.
-peki.

kafasından cümleyi çıkaramadan tüm yolu geri yürüdü, ne kadar geç kalmış olabilirdi; düşündü. geç kalmanın geçi-erkeni mi olurdu? beyninin yarısı "geç kalmışsam geç kalmışımdır" diye geçiştirmeye çabalarken, "geç kalınmamış olsa, ihtimaller yaşamı farklı varyasyonlarla ilerletmiş olur muydu?" sorusu diğer yarısında dönmekteydi. zaman, geç kalıp kalmama meselesi, geç kalmanın ölçülebilirliği ... tüm bu beyin aktivitelerine değecek kadar büyük sorular mıydı tüm bunlar?
tüm bu kafasında dönen düşünceler içerisinde tekel'e uğrayıp ihtiyaç molası verdiğini, iki kolon sayısal oynadığını, eve girip kendini direkt yatağa attığını, birkaç dal sigara tüttürüp bi yandan da kendisi için mitleşmiş kırmızı'yı içtiğini, açtığı listede bilmem kaç şarkı döndükten sonra fark etmişti. düşünmeye başlamaktan, farkındalığa kadar olan kısmın tümünü beynini stand-by'a almak suretiyle başarabilmişti. taa ki "john frusciante-time is nothing" rastgele gelip de; kendisini 4. boyuttan bi dürtmeyle uyandırana kadar: tüm bu zamanla ilgili düşünme çalışmaları; gereksizliğin, dünyaya herhangi bir iz bırakma ihtiyacı duymamış ilkel bir topluma ait sadece konuşulan, yazıya dökülmeyen bir dildeki karşılıklarından biriydi.


# ilk cümle için tottokoro'ya teşekkürler.

2 yorum:

moroff dedi ki...

olm, her şeyi vuruşante'ye, kırmızıya bağlamak zorunda mısın yav. ah bak bir de, redaktörlük yaptım ben buna, çiziktirdim; haberin olsun. ha, dersen ki "sen kimsin ki benim yazılarımı editliyosun ulan, ben yıllarca ülkenin en büyük gazetelerinde kalem oynattım, yeri geldi en muhalif makaleleri yazdım, hükümete giydirdim, amerika'ya veriştirdim, israil'e giydirdim, tek bi editör de boşvernist bey, şu paragraf pek uygun olmamış kanaatimce diyemedi; işte o zaman "haklısınız efendim, düşünemedim" der, sessizce geri adım atarım; öyle de kaypağım bilirsin.

boşvernist dedi ki...

vuruşante ve kırmızı önemli